Page - 39 - in Mobile Culture Studies - The Journal, Volume 2/2016
Image of the Page - 39 -
Text of the Page - 39 -
Mobile Culture Studies. The Journal 2 2016
Oya Topdemir Koçyiğit | Savaşın torunları : Travmatik belleğe kuşaklar ötesi bir bakış 39
Erkeklerin savaş tecrübeleri: SS Subayı ol(ma)ma savaşı
Görüşmecilerimin birçoğunun dedesi, savaş sırasında Nazi partisine üye olup olmamakla ilgili
bir seçim yapmak durumunda kalıyor. Nazi Partisi’ne katılıp katılmama kararında, geride
kalan aile üyelerinin geçimini sağlamak ve onları bir arada tutma fikri önemli bir rol oynuyor.
Nazi Partisi’ne katılan erkekler işini kaybetmiyor. Ekonomik sebepler, isteseler de istemeseler
de erkeklerin ölmek veya öldürmekten birini seçmek durumunda kalmalarına neden oluyor. SS
Subayı olarak savaşa katılan dedesinin durumunu, bir görüşmecim şöyle aktarıyor:
“Nazi olmayıp da ne olacaktın dedi dedem. Ya öldürecekler ya askere gideceksin ve orada
sen öldüreceksin. Hiç bir şansın yok. İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudi soykırımı için ben
birçok Alman’ın istemeye istemeye Nazi taraflısı gibi görünmek zorunda olduğunu bil-
irim”. (M.Ö., kadın, 50, annesi Hamburg eyaletinden)
İstanbul’da doğup büyüyen Frieda Leitner, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve İstanbul’un
işgali sonucunda burada yaşayan diğer Alman ve Avusturyalılar gibi memleketine gönderiyor.
1918 yılında 20 yaşında olan Frieda, hiç görmediği “vatanı” olan Almanya’da yapayalnız tutun-
maya çalışıyor. Frieda, iç savaşın sürdüğü Almanya’da tarafsız kalmanın mümkün olmadığını
görüyor. Herkes ekmeğini kim veriyorsa onu koruyarak yaşamaya çalışıyor (Neyzi, 2011, 15).
Benzer şekilde birçok görüşmecim de dedelerinin savaş koşullarında askere gitmeyi kabul
etmesini, çok daha rasyonel bir seçenek olarak görüyor. Bu görüş, bugünkü kuşağın, Alman
dedelerinin SS subayı oluşunu mecburiyetle ilişkilendirmesinden ileri geliyor. Buna göre Nazi
partisine üye olmak, bir tür hayatta kalma stratejisi olarak değerlendirilebilir. Bir başka ifadeyle,
Alman dedeler, hayatta kalmalarını neyin sağlayacağını düşünüyorsa onu yapıyor.
Savaşa SS subayı olarak katılan kimi dedeler arasında Nazi ideolojisine inancı tam olanlar
da bulunuyor. Savaşta uzun süre cephede kalan ve esir düşen dedesinin Naziliğini, emir-ko-
muta zinciri çerçevesinde değerlendiren bir görüşmecim, dedesinin inkârcılığı ve habersizliği
arasında gidip geliyor:
“Dedem zaten Alman ordusunda subaydı ama yüzbaşıydı. O yüzden savaşın her ne kadar
kötü şeyini görmüş olsa da hala da dedem kötü olarak anlatmazdı olan biteni. Yani onun
bakış açısıyla Almanlar aslında doğru olanı yapıyorlardı. Amerikalılar devreye girene kadar
aslında her şey toz pembeydi. Hiçbir zaman da bu esir kamplarıdır, şudur budur onların
hiçbirine inanmadı dedem. İnkâr ediyordu. Hayır, öyle bir şey yok, o uydurma, biz Alman-
lar öyle bir şey yapmadık, yapmıyoruz şeklinde. Cepheden cepheye sürülen bir yüzbaşının
ne olup ne bittiğinden çok haberi olmadığını tahmin ediyorum. Ama bir anlamda da ente-
resan bir şey. Dedem ailesinden kopuk bir insandı. Çünkü o, gençliğinin çoğunu zaten
harpte geçirip ondan sonra Rusya’da, Sibirya’da, Norveç’te ve Fransa’da esir kamplarında
esir olarak vakit geçirip, aklanmış… Evet bu adamın hakikaten bir suçu yok, sadece emir
kulu olduğundan bu noktaya gelene kadar kalmış”. (M.Ş., erkek, 37, annesi Saksonya eyal-
etinden)
Savaşa maruz kalanlar arasında Nazi askeri olarak kendilerince hayatta kalmaya çabalayan-
lar olmasına karşılık Nazi Partisi’ne katılmayı reddederek risk alanlar da bulunuyor. Buna
karşılık dönemin koşullarında Naziliğin ne anlama geldiğini tam olarak bilmeyen bir kesim
Mobile Culture Studies
The Journal, Volume 2/2016
- Title
- Mobile Culture Studies
- Subtitle
- The Journal
- Volume
- 2/2016
- Editor
- Karl Franzens University Graz
- Location
- Graz
- Date
- 2016
- Language
- German, English
- License
- CC BY 4.0
- Size
- 21.0 x 29.7 cm
- Pages
- 168
- Categories
- Zeitschriften Mobile Culture Studies The Journal