Seite - 46 - in Mobile Culture Studies - The Journal, Band 2/2016
Bild der Seite - 46 -
Text der Seite - 46 -
46 Mobile Culture Studies. The Journal 2
2016Oya
Topdemir Koçyiğit | Savaşın torunları : Travmatik belleğe kuşaklar ötesi bir bakış
laştırma işi ise öldükten sonraya bırakılıyor. Bu kaygı, hayatı garantileyerek sürdürmenin bir
sigortası haline dönüşüyor:
“Annem, babamla tanışınca o yönettikleri şirket batmak üzereymiş. Babam demiş ki, o
şirketi kurtarabilirim. Gerçekten de kurtarmış. Sonra dedem demiş ki ben vefat ettiğimde
bu şirketi size bırakacağım, diğer mal varlıklarımı başka şekilde dağıtacağım ama bu şirket
mutlaka sizin olacak. Ama o travma, anneannemin hep üzerindeymiş. O travmayı hep
yaşıyormuş. Ben bir gün yine aç kalacağım, sokakta kalacağım, dileneceğim, herkes her
şeyimi alacak ve ben ortada kalacağım diyormuş. O yüzden dedeme demiş ki sen öldükten
sonra önce her şey bana kalacak, sonra çocuklarıma kalacak. Anneannem dedem ölmek
üzereyken vasiyeti dedeme değiştirtmiş. Çocuklarına vasiyetten çekilme kağıdı imzalat-
maya kalkışmış. O travma tabi ki sürekli etkilemiş, annemi de çok etkilemiş ve hala etkili-
yor. Anneanneme bu yüzden kızıyorum. Annem hala mahkemelerde uğraşıyor”. (V.Y.T.,
kadın, 29, annesi Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinden)
Burada görüşmeci, annesinin mirasla ilgili “mağduriyetini” iki ayrı kuşağın perspektifinden
bakarak anlamaya çalışmaktadır. Bunlardan biri, anneannesinin savaş travmasını abarttığı
yönündedir. Diğeri ise annesinin, anneanneyi yeterince iyi anlayamamasıdır. Bir başka ifade
ile üçüncü kuşak, kendinden önceki iki kuşağı, -savaş öncesi benzer travmatik tecrübeleri diğer
Alman ailelerin de yaşamış olması, savaş sonrasında da ikinci kuşağın Almanya’nın nispeten
refah bir döneminde büyümesinden dolayı- birbirlerine karşı yeterince samimi bulmamaktadır.
Savaşın bir başka etkisi, birinci kuşağın dinle arasına mesafe koymasıyla ilgilidir. İnsanın
yok etme gücü, Tanrı’nın gücünü ve dinin gerekliliğini sorgulamaya yöneltiyor. Birinci kuşak,
dinin savaş sırasında işlevsizliğine işaret ediyor. Bu kuşağın çocuklarına8 din öğretisi, kendi-
lerinin dinle olan ilişkisine benzerdir. Buna karşılık çocuklarının dinle kuracakları ilişkiye
doğrudan müdahale etmiyorlar:
“Anneannem Katolik. Savaş çıktığında 16 yaşındaymış. O zamana kadar tutucuymuş. Kili-
seye gidermiş vb. Savaş çıkınca ve bütün bu olaylar olunca, tüm bunlar Tanrı’nın işiyse
benim bu Tanrı ile ilişkim kalmasın demiş. O günden sonra ne dedemin ne de annean-
nemin dinle pek alakası olmamış. Dolayısıyla annem de öyle büyümüş. Yani kiliseye de
gitmezmiş”. (Y.O., kadın, 36, annesi Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinden)
Birçok Alman aileyi yerinden eden savaş, herhangi bir alana aidiyet bağı kurma anlayışını da
değiştiriyor. Savaş sırasında ve sonrasında birçoğu hayatının ilk yıllarında olan ikinci kuşak
kadınlar, tam da büyüme çağında büyük bir kıtlığa maruz kalıyor, eğitim ve sağlık gibi birçok
haktan mahrum kalıyor. Küçük yaşlarda savaşı içeriden yaşamak o “eve/vatana/yuvaya” olan
mekânsal aidiyet anlayışını sarsıyor. Aileler, benzer sorunları yeniden yaşamasını önlemek üzere
çocuklarını “güne odaklı” yetiştiriliyor. Buna göre yaşam, daha iyi koşullar sağlayan yerlerde
geçirilmelidir. Aileler, küçük yaşlardan başlayarak gelecekteki yaşamını kuracağı yer konu-
sunda insiyatifi ve sorumluluğu çocuklarına bırakıyor. Savaşı içerden yaşayan birinci kuşak,
kızlarını “kendine bir çare bul” şeklinde öğütlerle büyütüyor.
8 Görüştüğüm kişilerin anneleri arasında, Protestan olanlar da Katolik olanlarla da bulunmaktadır. Görüşme-
cilerin anlattıklarına göre aileler nispeten dindar bir hayat sürmüyor.
Mobile Culture Studies
The Journal, Band 2/2016
- Titel
- Mobile Culture Studies
- Untertitel
- The Journal
- Band
- 2/2016
- Herausgeber
- Karl Franzens University Graz
- Ort
- Graz
- Datum
- 2016
- Sprache
- deutsch, englisch
- Lizenz
- CC BY 4.0
- Abmessungen
- 21.0 x 29.7 cm
- Seiten
- 168
- Kategorien
- Zeitschriften Mobile Culture Studies The Journal